http://www.harapnaz.tr.gg


Duyuru Panosu
harapnaz.tr.gg
Hoşgeldiniz

***** SEVMEK *****

BAZEN BEKLEMEKTİR
SEVMEK,
NE KADAR BEKLİYECEĞİNİ
BİLMEDEN,
BAZEN FEDAKARLIKTIR
SEVMEK,
SENDE OLANI BİLE
VEREBİLMEK,
BAZEN YALNIZLIKTIR SEVMEK,
ISSIZ YOLLARDA TEK BAŞINA
YÜRÜYEBİLMEK ,
BAZEN AFFETMEKTİR
SEVMEK,
ANNE ŞEFKATİ TAŞIMAK
YÜREĞİNDE,
BAZEN AĞLAMAKTIR
SEVMEK,
KİMSEYE GÖSTERMEDEN
GÖZ YAŞLARINI,


BAZEN YENİDEN DOĞMAKTIR
SEVMEK,
TERTEMİZ , GÜNAHSIZ
ÇIRILÇIPLAK,
BAZEN ÖZLEMEKTİR
SEVMEK,
AKREPLE YELKOVANA
DÜŞMAN OLURCASINA,
BAZEN YORULMAKTIR
SEVMEK,
KAN TER İÇİNDE PEŞİNDEN
KOŞARCASINA,
BAZEN SABRETMEKTİR
SEVMEK,
NE KADAR YARAMAZ
OLSAN DA,
VE KORUMAKTIR
SEVMEK,
ARKASINDA DİMDİK
DURABİLMEK...



-- HER ŞEY SENİNLE GÜZEL --

HER ŞEY,
SENİNLE GÜZEL,
YOLDA ,
YÜRÜMEK BİLE.
OLMAYACAK DÜŞLERİN,
PEŞİNDEN,
KOŞMAK BİLE.
HER ŞEY,
SENİNLE GÜZEL,
BU TOPRAK,
BU TAŞ BİLE.
İÇİMDEKİ BU KORKU,
GÖZÜMDEKİ BU YAŞ BİLE...


BEKLENMEDİK,
BİR ANDA,
AYRILIK,
GELİP ÇATSA,
SENİNLE PAYLAŞTIĞIM,
TEK BİR GÜN,
YETER BANA...


HER ŞEY,
SENİNLE GÜZEL,
DUYDUĞUM,
BU SES BİLE.
YALNIZ,
İÇTİĞİM SU DEĞİL,
ALDIĞIM,
NEFES BİLE.
HER ŞEY,
SENİNLE GÜZEL,
BU YAĞMUR,
BU KAR BİLE.
YÜZÜMDEKİ,
GÖZ YAŞININ İZLERİ,
ONLAR BİLE...


** harapnaz.tr.gg **



   
  harapnaz
  ATATÜRK ve TÜRK TARİHİ
 

ATATÜRK VE
KURTULUŞ SAVAŞI




 
                                Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
 
 





                             Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal






               
     Tekâlif-i Milliye (Millî Yükümlülüklerin Uygulanışı) 

 Bu tabloda, Sakarya Meydan Muharebesi öncesi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından halkın topyekun savaşa katılmasını sağlamak amacıyla yayımlanan Tekalif-i Milliye emirleri doğrultusunda bir Orta Anadolu kasabasında Türk milletinin ordusu için yaptığı fedakarlıklar (elbise, çarık, çorap, vb. giyecek, yiyecek, silah ve teçhizat yardımları) anlatılmaktadır.






          Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşanın Halk ile Görüşmesi  


 Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz öncesinde sık sık gezilere çıkarak halkın genel durumunu öğrenmeye ve desteğini sağlamaya çalışmıştır. Bu tabloda, Başkomutan'ın halkın çeşitli kesimlerinden kişilerle görüşmesi, Türk halkının Başkomutanın etrafında nasıl kenetlendiği canlandırılmaktadır. Mustafa Kemal Paşanın etrafında toplananların büyük bir bölümü, daha önceki savaşlara katılmış olan muharip gazilerdir.






                     Millî Mücadele'de Türk Kadınının Fedakarlıkları


 Erkekler, cephede düşmanla çarpışırken Türk kadını da sırtında veya kucağında çocuğu olduğu halde yaşlı anne ve babasıyla birlikte orduya destek olmak için mermi yapıp kağnılarla cepheye taşımıştır. Bu tabloda, Türk kadınının Millî Mücadele ve vatanın kurtarılması yolunda yaptığı fedakarlıklar anlatılmaktadır.






            Mustafa Kemal Paşanın TBMM'den Cepheye Uğurlanması


 Tabloda, Sakarya Meydan Muharebesi'nden önce TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşanın Meclisten milletvekilleri ve halk tarafından cepheye uğurlanışı anlatılmaktadır.






                                        Yunan Mezalimi  


 Yunan ordularının 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkışı ile başlayan Anadolu'daki işgalleri sırasında birçok köy, kasaba ve şehirde masum sivil halk katledilmiştir. Bu tabloda, bir Batı Anadolu kasabasında Yunan ordusunun sivil halka yönelik yaptıkları katliam sergilenmektedir.






                Büyük Zafer'den Sonra Türk Ordusu İzmir'e Girerken


  Bu tabloda, 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtuluşundan sonra, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve yakın silah arkadaşlarıyla birlikte Türk ordusunun halkın coşkun gösterileri arasında İzmir'e girişi anlatılmaktadır. Geri planda ise İzmir Hükûmet Konağından Yunan bayrağının indirilerek Türk bayrağının göndere çekilişi ve İzmir şehrinin alevler içinde yanışı resmedilmiştir.







                                 Çanakkale Deniz Muharebeleri  


 Bu tabloda, Çanakkale Deniz Muharebeleri'nde İtilaf Devletleri donanmasının Çanakkale Boğazı'na girişi ve Fransız Bouvet zırhlısının mayınlara çarparak ve Türk topçusu tarafından açılan ateş sonucunda batırılışı, tahlisiye sandalları ile geminin boşaltılması canlandırılmıştır.






                       Çanakkale'de Savaş Arasında Günlük Hayat


 Bu tabloda, Çanakkale Savaşı'nda Türk siperlerindeki gündelik hayat (Esir alınan Anzak askerinin tıraş edilmesi, Mehmetçiğin sıladan gelen mektubu okuması, bir askerin saz çalarak arkadaşlarını eğlendirmesi, arka planda ise Anzak askerleri ile Türk askerlerinin futbol oynaması) anlatılmaktadır.






                         Çanakkale Savaşı'nda Bombasırtı Olayı 


 Bombasırtı olayı Dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir olaydır. Karşılıklı siperler arasında mesafe 8 metre, yani ölüm kaçınılmaz. Birinci siperdekilerin hepsi ölüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine geliyor. Bomba, şarapnel ve kurşun yağmuru altında öleni görüyor. Üç dakikaya kadar öleceğini biliyor; tereddütsüz ileri atılıyor. İşte Çanakkale Muharebelerini kazandıran, bu yüksek ruhtur. 

 

ÇANAKKALE SAVAŞI (1915)


ÇANAKKALE SAVAŞI PANAROMALARI (1915)



















  
  
       Osmanlı devleti Ekim 1914 sonunda, Almanya'nın yanında Birinci Dünya Savaşı'na girdi. İngiltere ve Fransa, daha savaşın başında Osmanlı Devleti'ni kalbinden vurmak ve müttefikleri Rusya ile bağlantı sağlayabilmek için İstanbul'u düşürmeye karar verdiler.
     
       Bunun için Çanakkale Boğazı'nı zorla geçmek gerekiyordu. Bu amaçla önce bir Birleşik Donanma kuruldu. Boğaz'ın girişindeki ve orta kısmına kadarki tabyalar 35 kez bombalandıktan sonra, Birleşik Donanma 18 Mart 1915 sabahı harekete geçti. 22 zırhlı ve kruvazör, birçok yardımcı savaş ve mayın tarama gemisi Çanakkale Boğazı'na girdi. Güçlü savaş gemileri ile sayıca yetersiz Türk tabyalan arasında benzeri olmayan cehennemî bir savaş başladı. Yedi saat süren savaşta, üç büyük savaş gemisi, üç torpidobot batacak, üç savaş gemisi ağır yara alacaktı. Birleşik Donanma, kuvvetinin üçte birini yitirmişti. Donanma Komutanı geri çekilme emrini verdi. Boğaz'ın yalnız donanma ile geçilemeyeceğini anlayan İngiltere ve Fransa, kara ve deniz kuvvetlerinin birlikte kullanılmasını kararlaştırdılar. 







 Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar'da yaptığı başarılı savunma muharebeleriyle
 savaşın kaderini değiştiren Kur. Alb. Mustafa Kemal Çanakkale'de siperde (1915). 



 Bunun için çok büyük bir hazırlığa girişildi. Dört bir yandan getirilen gemiler, silahlar ve askerler, Çanakkale Boğazı' nın karşısındaki adalarda toplanmaya başladı. 24 Nisan 1915 gecesi, 308 savaş ve nakliye gemisi, çıkarma aracı ve yetmiş beş bin asker, Gelibolu yarımadasının bir hamlede ele geçirilip İstanbul yolunun açılması için Çanakkale Boğazı'na doğru yola çıktı. Donanma, 25 Nisan 1915 günü sabaha karşı çıkarma yapılacak yerleri çok yoğun bir ateş altına aldı.






Gelibolu Yarımadası sahilinde İngiliz çıkarma birlikleri ve savaş gemileri 



        Artık canlı kimsenin kalmadığına inanılınca, Gelibolu yarımadasının çeşitli yerlerine ve şaşırtmaca için de Anadolu yakasına çıkarma başladı. Kıyılardaki küçük birlikler barınaklarından çıktılar ve güçlü düşmanın karşısına dikildiler. Ölümüne direndiler. Tarihin kaydettiği en kanlı boğuşma başlamıştı.


        Gelibolu yarımadasının güneyinde yalnız bir tümen vardı. Bu tümenin küçük birlikleri düşmanı durdurmak için kahramanca dövüşüyorlardı. Ama düşman dalga dalga kıyıya çıkıyor ve her an çoğalıyordu. Bu tümenin gerisinde ise, Yarbay Mustafa Kemal'in 19. Tümeni bulunuyordu. Ama bu tümen ordu ihtiyatı idi. Asıl çıkarma bölgesinin Saros körfezi olacağı önyargısı içindeki Ordu Komutanı, çıkarma başlayınca, bir talimat bırakmadan, kuzeye, Saros' a gitmişti.   






Çanakkale'de bir uçaksavar topu, düşman uçaklarını avlamak üzere gözetlemede (1915).



        Oysa Arıburnu'na çıkan Anzac Kolordusu, küçük birlikleri ezerek, iterek, adım adım yarımadanın ortasındaki çevreye egemen tepeler kitlesine ilerlemekteydi. Burayı ele geçirdiği takdirde, belki de savaşın sona ermesini sağlayabilirdi. Bu an, Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih sahnesine çıktığı andır. Emir ve izin almadan ve duraksamadan, önce bir alayını, sonra da tümenini harekete geçirdi. Anzac Kolordusu durduruldu ve kıyıya kadar sürüldü. Tehlikeyi fark eden donanmanın çılgınca ateşi yardımına yetişmeseydi, denize dökülecekti. Savaş bitene kadar dar bir kıyı şeridine yapışıp kalacaklardır.


          Düşman yarımadanın güney burnuna da üç tümen çıkarmıştı ama bunlar da ilerleyemediler. Türk askeri aynı özveriyi ve savaş yeteneğini bu kesimde de gösterdi. Gelibolu yarımadasında karşılıklı yüz binlerce asker aylar boyunca kıyasıya savaştılar. Bazı kesimlerde siperlerin arası 15-20 metre kadardı. Herkes ölümle yüzyüzeydi. İngilizler bu çıkmazdan kurtulmak amacıyla büyük bir taarruz hazırlığına giriştiler. Anzac Kolordusu yirmi beş bin kişiyle takviye edildi, Arıburnu'nun kuzeyindeki Suvla koyuna dolgun bir kolordu çıkarıldı. Yeni kolordu ile Anzac Kolordusu, savaşı sona erdirmek amacıyla, iki koldan, çevreye egemen tepeler kitlesine ilerleyerek o kesimi ele geçireceklerdi.




 
18 Mart 1915 Çanakkale deniz savaşlarında 215 okkalık (275 kg) top mermisini sırtında taşıyan Edremit-Havranlı Mehmet oğlu Seyit Onbaşı.






18 Mart 1915 günü yapılan deniz muharebelerinden bir görünüş



       6 Ağustos'ta (1915) taarruz başladı ve hızla gelişti. Ama bu kez de karşılarında Albay Mustafa Kemal'i bulacaklardı. Bu kesim komutanının kararsızlığı dolayısıyla yerine Mustafa Kemal getirilmişti. 9 Ağustos gece yarısı görevi devraldı ve 10 Ağustos sabahı birliklerini karşı taarruza kaldırdı. Düşman aynı gün ezildi ve Suvla koyunun kıyısına kadar kovalandı.


       Ertesi günü de egemen tepeler kitlesinin bir bölümünü işgal etmiş olan Anzac Kolordusunu çıkış hattına kadar geri sürdü. İngilizler bütün ihtiyatlarını karaya çıkarıp talihlerini 21 Ağustos'ta bir daha denediler. Bu, asker sayısı bakımından Çanakkale Savaşı'nın en büyük muharebesidir. Ama Alb. Mustafa Kemal'in komutası altındaki Anafartalar Grubu bu taarruzu da şiddetle kıracak, düşman büyük kayba uğrayacaktır. Bu yenilgi İngilizler için sonun başlangıcı oldu. Aralık 1915 sonunda ve Ocak 1916 başında Gelibolu'yu boşalttılar.






Yaralı Türk askerine yemek yediren Kızılay hemşiresi     






Çanakkale geçilmez sözünün yaratıcısı Mehmetçikler ve komutanları siperde düşman taarruzunu kararlı bir yüz ifadesiyle bekliyorlar (1915). 


 
              Çanakkale Savaşı ile ilgili İngiliz resmi harp tarihi Mustafa Kemal Atatürk için diyor ki:
 
             "Çanakkale Savaşları'nın kaderinde tek tayin edici rolü oynamış, Çanakkale'nin kaderini tayin etmiştir. Kısacası Gelibolu Savaşları, bütünüyle Mustafa Kemal'in üstün deha ve zekasıyla etkili olduğu bir tarihi anlatır."    

              Çanakkale zaferinden 19 yıl sonra, Atatürk, dünyaya şu eşi olmayan barış, hoşgörü ve uygarlık mesajını verir: " Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükün içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz! Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. " 

                 Bu destanı yaratan bütün kahramanları derin bir saygı ile anıyoruz. 




SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ  (1921)


SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ PANAROMALARI (1921)



















         Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri'ndeki yenilgileri üzerine Yunan hükümeti, kuruluş halindeki yeni Türk ordusunu daha da güçlenmeden ezip dağıtmaya karar vermişti. Bu amaçla ordu mevcudunu 225.000 kişiye çıkarttı. Birliklerini yeni silah ve araçlarla donattı. Üç aylık bir hazırlıktan sonra Temmuz başında taarruza geçti.





Sakarya'da savaşmak üzere cepheye ilerleyen bir topçu birliği. Sakarya Meydan Savaşı için piyadeler Ankara, Kastamonu, Karaman, ve Kayseri'de topçular Çankırı'da, süvariler Kırşehir'de yetiştirilmiştir. 



      Türk cephesi, bir alay komutanının aymazlığı sonucu, Kütahya doğrultusunda yarılacaktır. Sonuçta Afyon, Kütahya ve Eskişehir elden çıkar. Ordu, savaşı daha elverişli bir alanda kabul etmek üzere Sakarya nehrinin doğusuna çekilir. Düşmana hiçbir birlik kaptırılmamıştı ama ordu, kaçaklar yüzünden yarı yarıya erimişti. Ordu, hızla takviye edilmeli, donatılmalı, savaş boyunca ihtiyaçları karşılanmalıydı. Oysa para yoktu, zaman da yoktu. Umut Mustafa Kemal Paşa' da idi. 


      Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal Paşayı başkomutanlığa getirdi. Başkomutan ard arda 10 emir yayımlayarak halktan varlığının yaklaşık yüzde 40'ını orduya vermesini istedi. Eski gaziler de silah altına çağrıldı. Yılgınlık ve umutsuzluk yayılmadan sona erdi. Yerini Sakarya destanını yazacak olan ruh aldı. Gençler silah altına koştu. Halk, varlığını bu son ordunun ayaklarına serdi.






Sakarya Meydan Muharebesi'nde Türk subay ve Mehmetçikleri, her karış vatan toprağını canları pahasına savundular.  Sakarya'da savaşmak üzere cepheye ilerleyen bir topçu birliği.






Sakarya Meydan Muharebesi'ni yöneten komutanlar Duatepede.



        Yunan ordusu 14 Ağustos günü üç koldan Sakarya'ya doğru yürüyüşe geçti. Yunan ordusunun planı Türk ordusunun batıya dönük cephesi karşısına bir tümen bırakıp bütün birliklerini Sakarya güneyinde toplamak, Türk cephesini yarmak ve sol kanadını kuşatmaktı. Böylece milli orduyu sona erdirmiş olacaklardı. General Papulas ve kurmay kurulu bu sonucu alacaklarına güveniyorlardı. 23 Ağustos (1921) Salı sabahı Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Yunan ordusu bütün gücüyle taarruza geçti. Türk sol kanadını kuşatmak için sağ kanadını sürekli uzatıyordu ama karşısında daima o kanada kaydırılmış fedakar bir Türk birliğini buluyordu. Cephenin uzunluğu 100 kilometreyi bulmuştu. Mustafa Kemal Paşa ünlü emrini verdi. Bu yepyeni bir savunma anlayışıydı: "Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." Kesin olarak gerekmedikçe bir küçük tepecik bile terk edilmeyecekti. Subaylar da Mehmetçikler gibi bir karış toprak için kanlarını dökecek canlarını feda edeceklerdi.


         Bu alışılmamış ve özverili savunma düzeni karşısında Yunan ordusu hızla erimeye başladı. On binlerce kaybına karşı Yunan ordusu, cephe boyunca ortalama sadece on kilometre ilerleyebilmişti. Cephe gerisine sızan Türk süvarileri ikmal kollarını vurduğu için cephane, yiyecek ve benzin sıkıntısı da çekmeye başlamışlardı. Yunan karargâhındaki iyimserlik yerini giderek derin bir kaygıya bıraktı. Durum olgunlaşmış, taarruz sırası Türk ordusuna gelmiştir:






Yunan ağır topçu birlikleri Eskişehir yakınlarında.


      10 Eylül 1921 Cumartesi günü sabahı Türk karşı taarruzu başlar.Sağ kanatta ilk hamlede Duatepe geri alınır ve süngü pırıltıları içinde al sancaklar göğe yükselir. Sol kanatta da süvari kolordusu kaçan düşman artçılarının peşine düşmüştür. 






Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa, Sakarya Meydan Muharebesi'nde 
Yunan birliklerinden ele geçirilen topları incelerken karargah subaylarıyla birlikte. 






Başkomutan Mustafa Kemal Duatepe'de Sakarya Meydan Muharebesi'ni yönetirken
 (10 Eylül 1921) 



        Yunan hükümeti ordunun geri çekilmesini onaylar. Oysa Yunan ordu karargahı Sakarya batısına geçmiştir bile. General Papulas, ordusunu, bütünüyle mahvolmadan savaşın dişlerinden kurtarıp geriye çekebilme telaşı içindedir. Yunan Genelkurmay Başkanı General Dusmanis durumu şöyle özetleyecektir: "Kaçmaktan başka bir karar verebilecek güçleri kalmamıştı." Yunan ordusu muharip kuvvetinin yarısını Sakarya'da bırakmış, taarruz gücünü yitirmiş bir şekilde bütünüyle Sakarya nehrinin batısına geçmişti. 

       22 gün ve gece süren Sakarya Meydan Muharebesi sona ermiştir. 13 Eylül 1921 günü bir bildiriyle millete ve dünyaya Türk zaferi ilan edilmiştir.

       Ünlü tarihçi Toynbee diyor ki :  "Bu savaş 20. yüzyılın en büyük savaşlarından biridir." 


       Gazeteci Claire Price da şöyle diyor: "Batı 200 yıldan beri ihtiyar Osmanlı Devleti'ni parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya'da Türk'ün kendisiyle karşılaşmış ve ona dokunduğu anda da tarihin yönü değişmiştir. Tarih bu olayı devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir."

       Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk tarihinde bir dönemeç niteliği kazanan bu büyük savaş ve görkemli zaferden sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşaya "mareşallik" rütbesi ve "gazi" sanı verdi. Bundan sonraki aşama emperyalizmin desteklediği son düşmanı da denize dökmekti. Bunun için 26 Ağustos 1922'ye kadar bir hazırlık yılı beklemek gerekecekti.
 
       Bu destanı yaratan bütün kahramanları derin bir saygı ile anıyoruz. 




BÜYÜK TAARRUZ  (1922)

BÜYÜK TAARRUZ SAVAŞ PANAROMALARI (1922)
























         Sakarya'da muharip gücünün yarısını kaybeden Yunan ordusu demir yolunu ve köyleri tahrip ederek Afyon, Kütahya, Eskişehir hattına geri döner. Sakarya Zaferi üzerine Fransızlarla yapılan anlaşmalarla Hatay dışında güney sınırımız, Kars anlaşması ile de doğu sınırımız kesinleşir. Dört yandan kuşatılmış, yoksul, silahları elinden alınmış, ordusu dağıtılmış bir millet, kuzey, doğu ve güneydeki bütün cepheleri tasfiye etmiş, hemen hemen hiçten yola çıkarak bu noktaya gelmiştir. Karşısında yalnız İngilizlerin desteklediği Yunan ordusu kalmıştır. Şimdi Türk'ün zamanıdır.






Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Batı Cephesindeki hazırlıkları gözen geçirmek için geldiği Çay'da törenle karşılanıyor (30 Mart 1922). 



       Ordu kesin zafer için Yunanlıları ve İngilizleri uyandırmadan, büyük bir gizlilik içinde taarruz hazırlıklarına başlar. Ordu pek çok güçlük aşılarak insan, silah, uçak ve araç bakımından takviye edilir. Türk Taarruz planı çok kısaca şöyle özetlenebilir: Çok iyi tahkim edilmiş Afyon cephesini yararak sayıca ve silahça daha üstün olan Yunan ordusunun İzmir'le bağlantısını kesmek ve sarıp yok etmek. Kuzeydeki büyük birlikler düşmana sezdirilmeden, sessizce Afyon karşısında toplanır. 24 Ağustos günü İstanbul ve dünya ile haberleşme kesilir ve sınırlar kapatılır. 25 Ağustos'ta taarruza katılacak bütün birlikler yerlerini alırlar. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, taarruzu, yarma bölgesini bütünüyle gören Kocatepe' den yönetecektir. 


         26 Ağustos 1922 günü sabah saat 5.30'da Kocatepe'de tüm topların gürlemesiyle Türk büyük taarruzu başlar. Gece Ahır Dağı'nı aşmış olan Türk süvari kolordusu da Yunan cephesinin gerisine geçmiştir. Demir yolu ve telgraf bağlantılarını keser, çala kılıç Yunan birliklerinin arasına dalar. Ordu fırtına gibi esmektedir. Yunanlıların onca emek ve umutla tahkim ettikleri tepeler ard arda düşmeye başlar.






Erkekler cepheye gidince, cephe gerisi hizmetler kadınlara kalmıştı. Demir yollarının yapım, bakım ve onarımında köylü kadınlarımızın büyük hizmetleri dokunmuştur



          O kadar güvenilen Yunan cephesi ertesi günü öğleye doğru yarılır. Birlikler sel gibi Afyon'un arkasındaki ovaya akarlar. Yunan ordusu bir vuruşta üçe bölünmüştür. Büyük bölüm eriye eriye, daha önceden tahkim edilmiş olan Dumlupınar hattına çekilmeye çalışır. Ama başaramaz. 29 Ağustos gecesi Yunan ordusunun çekilme yolu bir Türk tümeni tarafından kesilecektir. Plan amacına ulaşmış, Yunan ordusunun büyük bölümü 30 Ağustos günü Dumlupınar önünde sarılmıştır. Başkomutan bu son aşamayı ateş hattına kadar gelerek izlemiş ve gerekli emirleri vermiştir. Birinci ve İkinci Yunan Kolordusu'nun komutan ve karargahları, bağlı birlikleri, beş tümen ve yüzlerce top ateşten çemberin içinde kalır. Dağ yolundan kaçabilenler de iki gün içinde yakalanıp esir edileceklerdir. Yunan başkomutanı ile bir kolordu ve üç tümen komutanı Türk ordusuna teslim olur.
 

         Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 1 Eylül 1922 günü ordulara bir emir yayımlar. Emir şu ünlü cümleyle bitmektedir: "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" Ordu kanatlanmış gibi Akdeniz'e doğru akmaya başlar. Piyade süvari ile, kağnılar kamyonla yarışmaktadır. Vatan, uğrunda kan ve can veren çocuklarına geri dönmektedir.






Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Büyük Taarruz'u Afyon Kocatepe'den yönetiyor
 (26 Ağustos 1922). 






Topçular Yunan mevzilerini döverken piyade birlikleri hücum için siperde bekliyor. 
 



        Türk süvarileri, 9 Eylül 1922 günü üç yıldır bayrağına hasret halkın sevinç çığlıkları ve gözyaşları arasında İzmir'e girer. Kuzeydeki 11. Yunan Tümeni de komutanıyla birlikte esir edilecektir. 18 Eylül' de kurtulabilen bir avuç son Yunan askeri de gemiye binerek Anadolu' dan ayrılır. Acı günler sona ermiş, vatan geri alınmıştır.


        11 Ekim'de Mudanya Mütarekesi, Ateşkes Anlaşması imzalanır. Yunanistan altüst olmuştur. Kral Konstantin tahtını terk etmek zorunda kalır. İngiltere Başbakanı Lloyd George iktidardan ayrılır. İstanbul'daki işbirlikçiler yurt dışına kaçarlar. Doğu Trakya Türk görevlilere teslim edilir. Ankara barış görüşmeleri için Lozan'a davet edilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1922 günü beklenen kararını verir, saltanatı kaldırır. Artık çağ dışı olmuş köhne rejim ebediyen sona erer.


          Lozan Antlaşması ile eski bütün hesaplar tasfiye edilir, Türkiye tam bağımsız, yeni bir devlet kimliğine kavuşur. Bazılarının hayal bile etmeye cesaret edemedikleri amaç, gerçek olmuştur. 


          Başta Atatürk olmak üzere, bu dirilişi sağlayan; sivil asker, kadın erkek, genç yaşlı bütün kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz.



KURTULUŞ SAVAŞI VE DEVRİMLERE AİT RÖLYEFLER















Kuva-yı Milliye




TBMM'nin Açılışı, İç İsyanlar




Çukurova, Antep, Maraş, Urfa, Trakya'da Milli Mücadele




Siyasal Devrimler




Hukuk, Kadın Hakları ve Soyadı Devrimleri




Tarım, Ormancılık, Sanayi, Ticaret




İç ve Dış Siyasi Olaylar (1923-1938)




MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ BAŞ KAHRAMANLAR





 
                                 Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK
                                           (1881-1938)
                                            Başkomutan       

Selânik'te doğdu. 1902'de Harp Okulunu, 1905'te de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşlarına katıldı. Çanakkale cephesinde büyük başarı kazandı. 1915'te Albay, 1916'da Tümgeneralliğe yükseldi. Mondros Mütarekesi sonrası yurdun işgali üzerine 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkıp Milli Mücadele'yi yönetti. 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'yi kurdu. I. ve II. İnönü Zaferlerinin kazanılmasını sağladı. 5 Ağustos 1921 'de Başkomutanlığa getirildi. Sakarya ve Başkomutan Meydan Muharebelerini zaferle sonuçlandırdı. 19 Eylül 1921'de Mareşal oldu, Gazi unvanını aldı. 29 Ekim 1923 günü TBMM'de cumhuriyetin ilânını sağladı. İlk Cumhurbaşkanı seçildi. Devrimler yaparak Türkiye Cumhuriyeti'ni lâik, güçlü, modern bir devlet haline getirdi. 10 Kasım 1938 tarihine değin Cumhurbaşkanlığı yaptı.
 





                                               Orgeneral
                                     Mustafa İsmet İNÖNÜ
                                             (1884-1973) 

İzmir'de doğdu. 1903'te Mühendishane-i Berrî-i Hümayunu(Topçu Okulu), 1906'da da Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 1920 yılı başlarında Ankara'ya gelip İstiklâl Savaşı'na katıldı. Genelkurmay Başkanlığı, Batı Cephesi Komutanı olarak başarılı hizmetler yaptı. I. ve II. İnönü Muharebelerini zaferle sonuçlandırdı. 1921'de Tümgeneral, 1922'de de Korgeneralliğe yükseldi. Mudanya ve Lozan Konferanslarında TBMM Hükûmetini temsil etti. Cumhuriyet ilan edilince Başbakanlığa getirildi. 1926'da Orgeneralliğe yükseldi. Ertesi yıl askerlikten emekliye ayrıldı. TBMM'de 40 yıldan fazla milletvekilliği yaptı. Başbakanlık (1923-1924, 1925-1937, 1961-1965), Cumhurbaşkanlığı (1938-1950) görevlerinde bulundu. Ankara'da öldü.





 
                                                  Mareşal
                                   Mustafa Fevzi ÇAKMAK
                                            (1876-1950) 

İstanbul'da doğdu. 1896'da Harp Okulunu, 1898'de de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 1918'de Genelkurmay Başkanı, 1920'de Harbiye Nazırı (Bakanı) oldu. Milli Mücadele'ye katılmak üzere 1920 yılında Ankara'ya geldi. Milli Savunma Bakanlığına getirildi. 1921'de Genelkurmay Başkanı oldu. Aynı yıl Orgeneralliğe, 1922'de de Mareşalliğe terfi etti. 1924-1944 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Yaş haddinden emekliye ayrıldı. TBMM'de 14 Ağustos 1923'e kadar Kozan Milletvekili olarak görev yaptı. Daha sonra İstanbul Milletvekili seçildi. 31 Ekim 1924'te milletvekilliğinden istifa etti. 1946-1947 yılları arasında İstanbul Bağımsız Milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı. İstanbul'da öldü. 






                                             Korgeneral
                                   Musa Kâzım KARABEKİR
                                             (1882-1948) 

İstanbul'da doğdu. 1902'de Harp Okulunu, 1905'te de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşları'nda görev aldı. 1918 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. 15. Kolordu Komutanı iken Mustafa Kemal Paşayı ve Milli Mücadele'yi destekledi. Doğu Cephesi Komutanlığı sırasında Kars, Ardahan, Artvin'in işgalden kurtarılmasını sağladı. 1920 yılında, rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi. l'nci Ordu Komutanlığı yaptı (1923-1924). 1927 yılında askerlikten emekliye ayrıldı. TBMM'de I. ve II. Dönem Edirne, V. ve VIII. Dönem İstanbul Milletvekili olarak görev aldı. 1946-1948 yılları arasında TBMM'nin başkanlığını yaptı. Ankara' da öldü






                                                Orgeneral
                                           Cevat ÇOBANLI
                                              (1871-1938) 

 İstanbul'da doğdu.1891'de Harp Okulunu, 1894'te de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları'nda görev aldı. Çanakkale Deniz Muharebeleri'nde üstün başarı kazandı. Harbiye Nazırlığı (1918), Genelkurmay Başkanlığı (1919) görevlerinde bulundu. 16 Mart 1920'de İstanbul işgal edilince tutuklanarak Malta'ya sürüldü. 1921 yılında yurda dönünce, Elcezire Cephesi Komutanı olarak Istiklal Savaşı'na katıldı. Büyük Zafer'den sonra bir süre 3'ncü Ordu Komutanlığı yaptı. 1923-1924 yılları arasında Elazığ Milletvekili olarak TBMM'de görev aldı. Orgeneral rütbesine yükseldi (1926). Askerî Şura Üyeliği, Generaller Askerî Mahkemesi Başkanlığı görevlerinden sonra 1935 yılında emekliye ayrıldı. İstanbul'da öldü. 
 





                                              Orgeneral
                                      Yakup Şevki SÜBAŞI
                                            (1876-1939) 

Harput'ta doğdu. 1896'da Harp Okulunu, 1900'de de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşları'nda görev aldı. 1916 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. 16 Mart 1920 günü İstanbul işgal edilince tutuklanarak Malta'ya sürüldü. 1921 yılı sonbaharında İnebolu'ya geldi. 2'nci Ordu Komutanı olarak istiklal Savaşı'na katıldı. 1922'de Korgeneral, 1926'da da Orgeneral rütbesini aldı. 1924 yılında Yüksek Askerî Şûra üyeliğine atandı. Bu görevde iken 20 Aralık 1939 tarihinde İstanbul'da öldü. 
 





                                                 Orgeneral
                                            Fahrettin ALTAY
                                              (1880-1974) 

İşkodra'da doğdu. 1900'de Harp Okulunu, 1902' de de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşları'nda görev aldı. İstiklal Savaşı'na Süvari Grup Komutanı, Süvari Kolordusu Komutanı olarak katıldı. Cumhuriyet'in ilanından sonra 2'nci Ordu, 1933'ten itibaren de l'nci Ordu Komutanlığı görevlerinde bulundu 1921'de Tümgeneral, 1922'de Korgeneral ve 1926'da da Orgeneralliğe terfi etti. 14 Ekim 1945'te Yüksek Askerî Şûra Üyesi iken emekliye ayrıldı. TBMM'de I. Dönem Mersin, II. Dönem İzmir ve VIII. Dönem Burdur Milletvekili olarak yasama çalışmalarına katkıda bulundu. İstanbul'da öldü. 





 
                                                 Orgeneral
                                           Kazım Fikri ÖZALP
                                               (1882-1968) 

Makedonya'da Köprülü'de doğdu. 1902'de Harp Okulunu, 1905'te de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı 61. Tümen Komutanı iken İstiklal Savaşı'na katıldı Kocaeli Bölge Komutanı, Mürettep Kolordu Komutanı ve 3'ncü Kolordu Komutanı olarak yararlı hizmetler yaptı. 1921'de Tümgeneral, 1922'de Korgeneral rütbeleri verildi. 1922 yılı başında Millî Savunma Bakanı oldu 1926'da Orgeneralliğe terfi ettikten bir yıl sonra askerlikten emekliye ayrıldı. TBMM 'de I-VIII, Dönem Balıkesir, IX. Dönem Van Milletvekili olarak görev yaptı. 1924-1935 yılları arasında TBMM Başkanlığı görevinde bulundu. 1935'te tekrar Milli Savunma Bakanı oldu. Ankara'da öldü. 






                                              Orgeneral
                                 Abdurrahman Nafiz GÜRMAN
                                            (1882-1966) 

Bodrum'da doğdu. 1903'te Harp Okulunu, 1906'da da Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp; Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 8 Şubat 1921 tarihinden itibaren İstiklâl Savaşı'na katıldı. 1926'da Tümgeneral 1930'da Korgeneral ve 1940 yılında da Orgeneralliğe terfi etti. 2'nci Ordu Komutanlığı (1940-1945). Yüksek Askeri Şûra Üyeliği (1945-1949) yaptıktan sonra Genelkurmay Başkanlığına getirildi (1949). Bu görevinden 6 Temmuz 1950'de emekliye ayrıldı. 27 Mayıs 1960 hareketinden sonra oluşturulan Kurucu Meclise üye seçildi. İstanbul'da öldü






                                               Korgeneral
                                         Nurettin (SAKALLI)
                                              (1873-1932) 

Bursa'da doğdu. 1893'te Harp Okulunu bitirdi. 1897 Osmanlı-Yunan, Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. Irak Cephesi'nde Basra ve Bağdat Valiliği görevlerini de üstlendi.1918'de Tümgeneralliğe terfi etti. Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra 1919 yılında kısa süre Aydın ve izmir Valiliği görevlerinde bulundu. Temmuz 1920'de Anadolu'ya geçerek Merkez Ordusu Komutanlığı, l'nci Ordu Komutanlığı görevleriyle İstiklâl Savaşı'na katıldı. 31 Ağustos 1922'de rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi. 1924'te Yüksek Askeri Şûra Üyeliğine atandı. Bursa Milletvekili seçilmesi üzerine 1925 yılında askerlikten emekliye ayrıldı. İstanbul'da öldü. 






                                              Korgeneral
                                           Nihat ANILMIŞ
                                             (1878-1954) 

Filibe'de doğdu. 1896'da Harp Okulunu, 1900'de de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 1915 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. Elcezire Cephesi Komutanı olarak İstiklâl Savaşı'na katıldı. Zaferden sonra Askerî Yargıtay Başkanlığına atandı. 1928'de rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi. 1942 yılında emekli oldu. Ankara Milletvekili seçilerek 1942-1943 yılları arasında TBMM'de de görev yaptı. İstanbul'da öldü. 






                                               Korgeneral
                                         Ali Fuat CEBESOY
                                              (1882-1968) 

İstanbul-Salacak'ta doğdu. 1902'de Harp Okulunu, 1905'te de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları'nda görev aldı. 1917 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. İstiklâl Savaşı'nın başlangıcında, Batı Anadolu Genel Kuvâ-yi Milliye Komutanı ve Batı Cephesi Komutanı olarak savaşa katıldı. 1920 yılı sonunda Moskova Büyükelçiliğine atandı. 1922'de TBMM ikinci Başkanı oldu. Korgeneral (1923) rütbesiyle 1927 yılına kadar Ordu Komutanlığı ve Milletvekilliği yaptı. TBMM'de I-II. Dönem Ankara, IV-VIII. Dönem Konya, IX. Dönem Eskişehir, X.-XI. Dönem İstanbul Milletvekili olarak görev aldı. TBMM Başkanı (1948), Bayındırlık Bakanı (1939-1943), Ulaştırma Bakanı (1943-1946) olarak devlete hizmet etti. İstanbul'da öldü. 






                                       Halide Edip ADIVAR
                                            (1882-1964) 

 İstanbul'da doğdu.1901'de Üsküdar Amerikan Kız Kolejini bitirdi. Öğretmenlik ve müfettişlik görevlerinden sonra İstanbul Darülfünununda(Üniversitesinde) Batı Edebiyatı dersleri okuttu (1918-1919). İstiklâl Savaşı başlayınca Ankara'ya geçti. "Halide Onbaşı" olarak savaşa katıldı. Kadınların savaşa katkısını artırdı. 1926-1938 yılları arasında Avrupa ve Amerika'da yaşadı. Yurda döndükten sonra on yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Edebiyatı kürsüsünü yönetti. 1950-1954 yılları arasında İzmir Milletvekilliği yaptı. Roman, hikâye, oyun, anı türlerinde eserler verdi. Türk'ün Ateşle imtihanı, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Dağa Çıkan Kurt adlı kitaplarında İstiklal Savaşı'nın olaylarını işledi. İstanbul'da öldü. 






                            Kara Fatma (Fatma Seher ERDEN)
                                             (1888-1955) 

Erzurum'da doğdu. Subay Derviş Beyle evlenip Balkan Savaşı'na katıldı. I. Dünya Savaşı'nda 9-10 kadınla Kafkas Cephesi'ne gitti. Eşleri Ermenilerce şehit edilmiş kadınlarla Ermenilere karşı çarpıştı. Milli Mücadele döneminde oğlu, kızı ve kardeşleriyle beraber Bursa ve İzmit'in düşman işgalinden kurtarılması için çalıştı. 300 kişiyi aşkın müfrezesiyle Sakarya ve Başkomutan Meydan Muharebeleri'ne katıldı. Üsteğmen rütbesiyle emekli oldu. Emekli maaşını Kızılaya bağışladı. 1954 yılında TBMM'ce kendisine tekrar aylık bağlandı. Ertesi yıl Erzurum'da öldü. 






                                              Şahin Bey
                                            (1877-1920) 
 
Antep'te doğdu. Asıl adı Mehmet Sait'tir. Şahan Bey olarak da bilinir. Rüştiyeden ayrılıp er olarak Yemen Cephesi'ne gitti. Alayını, mahsur kaldığı Aynelcebel Kalesi'nden kurtardığı için teğmen yapıldı. Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale, Romanya ve Filistin cephelerinde görev aldı. Mondros Ateşkeş Anlaşması'ndan sonra, Nizip Askerlik Şubesine atandı. Fransızlar Antep'i işgal edince, Kilis Kuva-yı Milliye Komutanı olarak işgal kuvvetleriyle çarpıştı. Uzun süre, Fransızların Antep'e destek kuvvet göndermesine engel oldu. Bostancı sırtlarında Fransızları Antep'e sokmamak için kahramanca savaşırken şehit düştü. 






                                           Sütçü İmam
                                           (1884-1922) 

Maraşlı olup asıl adı Ali, lakabı Hacı imam'dır.Uzunoluk Mescidinde imamlık yaparken aynı zamanda süt de sattığından "Sütçü imam" olarak da bilinmekteydi. İşgalci Fransız kuvvetleri içindeki Ermeni askerlerin Müslüman kadınlara sarkıntılık etmesi üzerine çıkan olaylarda, bir Fransız askerini öldürüp şehrin dışına çıkarak Maraş'ta bağımsızlık mücadelesini başlattı. Fransızlar, Maraş'tan kovulduktan sonra şehre döndü. Belediyece kaledeki topun idaresiyle görevlendirildi. Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçilince 101 pare kutlama atışı yaparken barutun ateş alması sonucu yaralandı. 22 Kasım 1922'de öldü. 






                                         Hasan Tahsin Bey
                                             (1888-1919) 

Selanik'te doğdu. Asıl adı Osman Nevres'tir. 1916 yılında "Hasan Tahsin" lakabını aldı ve bu tarihten sonra hep bu adı kullandı. Şemsi Efendi ve Feyziye okullarını bitirdi. Paris Sorbonne Üniversitesinde siyasal bilgiler öğrenimi gördü. Bu üniversiteden mezun olup olmadığı bilinmiyor. 1918 yılında İzmir'e gelip ticaretle uğraşmaya başladı. 11 Kasım 1918 tarihinde Hukuk-ı Beşer gazetesini yayımlamaya başladı. Sulh ve Selamet Cemiyetinin İzmir şubesini kurdu. Yunanlıların İzmir'e asker çıkardığı 15 Mayıs 1919 günü işgal kuvvetlerine ilk kurşunu attı ve orada şehit edildi. 






                                   Köprülülü Hamdi Bey 
                                       (1886 – 1920) 

Makedonya’nın Köprülü kasabasında doğdu. Mülkiye Mektebini bitirdi. Çeşitli ilçelerde kaymakamlık yaptı. İzmir’in işgalinden sonra Burhaniye Kuva-yı Milliye Komutanlığına getirildi. I. Anzavur İsyanı’nın bastırılmasında görev aldı. 26 / 27 Ocak gecesi Gelibolu Yarımadası’ndaki Akbaş Cephaneliği’ne baskın düzenleyerek buradaki silahları karşı kıyıya geçirmeyi başardı. 17 Şubat 1920 günü, Biga’da Kuva-yi Milliye’yi yok etmek için çalışan Ahmet Anzavur’la giriştiği mücadele sırasında şehit düştü. 






                                           Yörük Ali Efe
                                           (1895-1951) 

Aydın-Sultanhisar ilçesinin Kavaklı köyünde doğdu. Yunan işgali üzerine, Aydın'da ilk Kuva-yı Milliye müfrezesini oluşturarak silahlı mücadeleyi başlattı. Kuva-yı Milliye döneminde Menderes ve Havalisi Komutanlığını yaptı. İstiklâl Savaşı'nda, milis kuvvetleriyle, ilk defa düzenli orduya katıldı. Nazilli Cephesi'nde Yunan kuvvetleriyle kahramanca çarpıştı. Diğer efelerin, zeybeklerin Millî Mücadele'ye katılmasına öncülük etti. 23 Eylül 1951 tarihinde öldü. 






                                            Yahya Kaptan
                                             (1891-1920) 

Makedonya'nın Köprülü kasabasında doğdu. Balkanlarda Bulgar komitacılara karşı savaştı. Balkan Savaşları'nda Osmanlı Ordusuna gizli bilgiler sağladı. Teşkilât-ı Mahsusa (Gizli Örgüt)'da görev aldı. I. Dünya Savaşı'nda Balkan Yarımadası ve Irak Cephesi'nde görev yaptı. Ankara'da TBMM açılınca İstanbul'da Bekir Ağa Bölüğü'ne baskın düzenleyerek tutuklu bulunan vatansever ve aydınları kurtarıp Anadolu'ya geçmelerini sağladı. Gebze'de Kuva-yı Milliye'yi oluşturarak komutanlığını üstlendi. İstanbul Hükümetinin gönderdiği kuvvetler tarafından yakalandı. Başı kesilerek şehit edildi. 




ATATÜRK VE KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ TABLOLAR





Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal 





Orgeneral M.İsmet İNÖNÜ 





Mareşal M.Fevzi ÇAKMAK 





Korgeneral M.Kazım KARABEKİR  





Orgeneral M.Kazım ORBAY 





Orgeneral İzzettin ÇALIŞLAR 





Orgeneral Asım GÜNDÜZ 





Korgeneral A.Naci ELDENİZ  





Korgeneral Kemalettin SAMİ 





Korgeneral M.Kazım DİRİK 





Tümgeneral İ.Refet BELE 





 Tümgeneral Yusuf İzzet MET 





Tümgeneral M.Selahattin ADİL 





Tümgeneral Cafer Tayyar EĞİLMEZ 





Albay Reşat ÇİĞİLTEPE  


 
 
   
 
Bu site SECIN.COM - Arama Motoruna kayıtlı, ya sizinki? hosting hosting                                                                                                                        
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol